Resul Özçelik

Wo Worte verbinden, wachsen neue Horizonte.

Schlagwort: Teistik evrim

  • Labor önlüğü seccadeye değiyor: Evrim, vahiy ve karıştırılan bir tartışma

    Labor önlüğü seccadeye değiyor: Evrim, vahiy ve karıştırılan bir tartışma

    Yazinin podcastini dinle:

    Bilim kendi kendine koyduğu bir kural ile çalışır: gözlenebilir olgular için doğal nedenler arar. Bu yöntemsel sınır, “doğaüstü yok” demek değildir; yalnızca, laboratuvarda açıklama olarak kullanmayız demektir. Bu mercekten bakınca kozmoloji ve evrim biyolojisi bize sağlam bir zaman çizelgesi sunar: yaklaşık 13,8 milyar yıllık bir evren, 4,6 milyar yıllık bir Güneş Sistemi, çok hücreliliğe giden uzun bir biyolojik süreç ve nihayet 300 bin yıl eşiğinde beliren Homo sapiens.

    Bu kronolojiden, “o hâlde her türden ilahî hitap imkânsızdır” sonucunu çıkarmak, yöntemi metafiziğe çevirmektir. Bu bir kategori hatasıdır. Bilim “nasıl” ve “hangi mekanizma ile” sorularını yanıtlar. “Biri konuştu mu, bir mesaj var mı?” sorusu ise başka bir bilgi rejimine—tarihsel şahitlik, metin tenkidi ve felsefî muhakemeye—aittir.

    Vahiy: Başka türden bir bilgi

    Vahiy, tekrarlanabilir deney değil; tarihsel-metinsel bir bilgidir. Sağlamlığı, isnad zincirleri, metin tenkidi, kıraat sürekliliği, içerik tutarlılığı ve etkilerinin tarihine bakılarak sınanır. Tarihçiler ve hukukçuların çalıştığı malzeme de budur: belge, şahitlik ve aklî plauzibilite. Bu usuller doğrudan fizik deneyleri değildir ama rasyonalitenin dışına da itilemez.

    Bunu kabul etmek bilime karşı durmak değildir; bilakis, farklı epistemik yolları ayırt etmektir. Vahiy, doğa yasalarını iptal etmez; onlara anlam ve yön kazandırma taleb eder. Kâinatın mekanizması bilimsel olarak okunur; insanın neye niçin bağlanacağı sorusu ise vahyin alanıdır. Bu iki katmanı birbirine karıştırdığımızda, tartışma yerinden oynar.

    Teistik evrim: Süreçlere saygı, anlama sadakat

    Klasik kelâmın “sünnetullah” ve “ikincil sebepler” dili, modern bilimin bulgularıyla çatışmak zorunda değildir. Allah’ın yaratması, düzenli sebep-sonuç ilişkileri üzerinden sürer; bilim bu düzeni betimler. Mucize ise kuralın sürekli bozulması değil, nadir ve maksatlı bir istisnadır: öğretir, uyandırır, yön verir. Dolayısıyla evrimi kabul etmek, Allah’ı devreden çıkarmak değil; O’nun kurduğu düzeni ciddiye almak demektir.

    Bu çerçeve iki uçtan kaçınır. Ne doğa yasalarını görmezden gelir, ne de insanın anlam arayışını indirger. Bedenimizin evrimsel hikâyesi olabilir; fakat “Niçin adil olayım? Niçin merhamet göstereyim? Niçin secde ederim?” soruları biyolojinin değil, değer ve hidayetin alanıdır. Biri mekanizma, diğeri istikamet diyebiliriz; birlikte tutulduklarında resim netleşir.

    Yıldız tozu ve sure: Pusulamı nereye kuruyorum?

    Benim pusulam iki iğneli ama tek yöne bakıyor: Laboratuvarın verisine kulak veririm; daha iyi kanıt geldikçe fikrimi tazelerim. Aynı zamanda insanın içindeki anlam talebini gürültü diye susturmam. Doğa yasaları, Allah’ın dünyayı güvenilir kılan istikrarına işaret eder; bu istikrar, sözün duyulması için zemin hazırlar, onu dışlamaz.

    Bu yüzden popüler videolardaki sunulanı ikiye ayırıyorum: Evet, doğa düzenli işliyor; buna itirazım yok. Hayır, buradan “vahiy imkânsızdır” sonucu çıkmaz; bu, yöntemden dünya görüşüne atılan bir sıçramadır. Sağlam bir tartışma, kategorileri karıştırmadan yürür: Bilimle süreci konuşuruz; teoloji ve ahlâkla yönümüzü. Böyle yaptığımızda, ne yıldız tozunu küçültürüz ne de sureyi kısmak zorunda kalırız.

    Almanca versiyon
    yazinin Podcastini dinle: